SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

FEDAİLU’S-SAHABE BAHSİ

<< 2381 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

1 - (2381) حدثني زهير بن حرب وعبد بن حميد وعبدالله بن عبدالرحمن الدارمي (قال عبدالله: أخبرنا. وقال الآخران: حدثنا)

حبان بن هلال. حدثنا همام. حدثنا ثابت. حدثنا أنس بن مالك؛

 أن أبا بكر الصديق حدثه قال: نظرت إلى أقدام المشركين على رؤوسنا ونحن في الغار. فقلت: يا رسول الله! لو أن أحدهم نظر إلى قدميه أبصرنا تحت قدميه. فقال "يا أبا بكر! ما ظنك باثنين الله ثالثهما".

 

[ش (ما ظنك باثنين الله ثالثهما) معناه ثالثهما بالنصر والمعونة والحفظ والتسديد. وهو داخل في قوله تعالى: {إن الله مع الذين اتقوا والذين هم محسنون}].

 

{1}

Bana Züheyr b. Harb ile Abd b. Humeyd ve Abdullah b. Abdirrahman Ed-Dârimi rivayet ettiler. Abdullah: Ahberana; ötekiler ise Haddesenâ tâbirlerini kullandılar. (Dediler ki): Bize Habbân b. Hilal rivayet etti. (Dediki): Bize Hemmâm rivayet etti. (Dediki): Bİie Sabit rivayet etti. (Dediki): Bize Enes b. Mâlik rivayet etti. Ona da Ebû Bekr'i Sıddık rivayet etmiş. Ebû Bekr şöyle demiş:

 

Biz mağarada iken başlarımızın üzerinde müşriklerin ayaklarını gördüm. Ve :

 

— Yâ Resûlallah! Birisi ayaklarına baksa; ayaklarının altında bizi görecek! dedim.

 

«Yâ Ebâ Bekr, üçüncüsü Allah olan iki kişiyi sen ne zannediyorsun!» buyurdular.

 

 

İzah:

Bu hadisi Buhari «Kitâbu-Fadâili-Eshab» ile «Hicret, bahsinde; Tirmizi «Tefsir»'de tahric etmişlerdir.

 

İki kişiden murad Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile Hz. Ebû Bekr, üçüncüsü de Allah'ın kudret ve yardımıdır. Hadisin bir rivayetinde :

 

«Sus yâ Ebâ Bekir! iki kişi; üçüncüsü Allah!» buyurulmuştur. Bu hadisin mübtedası mahzufdur. Cümle: Biz iki kişiyiz, Allah bu iki kişiye yardımcıdır, takdirindedir.

 

İmam Ebû Abdullah El-Mâziri diyorki: «Ulernâ sahabenin birbirlerinden üstün çıkarılması hususunda ihtilâf etmişlerdir. Bir taife: Biz fark yapmayız, bilâkis bundan çekiniriz, demiş; cumhur farka kail olmuşlardır. Sonra ihtilâf etmişler; Ehl-i Sünnet: Sahabenin efdali Ebû Bekr-i Sıddik 'dir demiş; Hattâbi'ye onların efdali Ömer b. Hattâb'dır iddiasında bulunmuş; Râvendiyye fırkası Abbâs'ın hepsinden efdal olduğunu söylemiş, Şiiler ise bunun Hz. Ali olduğuna kail olmuşlardır. Ehl-i sünnet, sahabenin en faziletlisi Ebû Bekr, ondan sonra Ömer olduğuna ittifak etmiş; bunların cumhuru ondan sonra Osman, daha sonra Ali geldiğini söylemişlerdir. Küfe'li bâzı ehl-i sünnet âlimleri Ali'nin Osman'dan önce geldiğini söylemişlerse de, sahih ve meşhur olan Osman'ın Ali 'den efdal sayümasıdır.» Ebû Mansûr Bağdadi diyor ki: «Ulemâmız bu tertib üzere dört halifenin, sahabenin eri faziletlileri olduğuna, sonra cennetle müjdelenen on kişi, sonra Bedir gazileri, sonra Uhud gazileri, sonra Bey'ati Rıdvan'da bulunanlarla ensardan her iki Akebe bey'atmda bulunan meziyet sahipleri ve keza sabikûnu evvelûn geldiğine icma etmişlerdir. Sabikûnu evvelûndan murad ibni Müseyyeb ile bir taifeye göre, iki kıbleye doğru namaz kılmış olanlardır. Şa'bi'nin kavline göre Bey'atü'r-Rıdvân'da bulunanlar Atâ ile Muhammed b. Ka'b'a göre de Bedir gazileridir.>

 

Kaadi İyad'ın beyânına göre içlerinde İbni Abdil-Berr de bulunan bir takım ulemâ Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in hayatında vefat eden ashabın, onun hayatından sonra sağ kalanlardan daha faziletli olduğunu söylemişlerdir. Fakat mutlak olan bu söz kabul görmemiştir. Bu farkın kat'i olup olmadığında hem zahire, hem bâtına göre mi, yoksa sadece zahire göre mi olduğunda ulemâ ihtilâf etmişlerdir. İmam Ebû'l-Hasen El-Eş'ari kat'i olduğunu söylemiş  «Bunlar fazilet hususunda da halifelikleri tertibine göredir.» demiştir. Ebu Bekri Bakıllâni ise bu farkın kat'i değil, zanni ve içtihadı olduğunu söylemiş, ulemanın bu fark hususundaki ihtilâfını zikretmiştir.

 

Ulemâ Hz. Âişe ile Hz. Hatic'nin ve keza Âişe ile Fâtima (Radiyallahu anha)'nın hangisi efdal olduğunda da ihtilâf etmişlerdir.

 

Nevevi diyor ki: «Osman (Radiyallahu anh)'in halifeliği bilicma sahihtir. O mazlum olarak şehid edilmiş, kendisini bir takım fasıklar öldürmüşlerdir. Ashab-ı kiram'dan onu öldürmeye iştirak eden yoktur. Onu el ayak takımı ve.kabilelerin en adi ve sefilleri öldürmüşler, Ashab-ı kiramın mevcut olanları bunları defetmekten âciz kalmışlardır. Nihayet reziller gurubu onu muhasara ederek öldürmüşlerdir.

 

Ali (Raâiyallahu anh)'a gelince onun hilâfeti bilicma sahihtir. Kendi zamanında Halife o idi. Başkasının hilâfet hakkı yoktu.

 

Muâviye (Radiyallahu anh) ise âdil, fâzıl ve necib Ashab-ı kirâmdandır.

 

Olup biten harplere gelince : Bu harpler sebebiyle her taifede bir şüphe hâsıl olmuştu ki, bu şüphe sebebiyle her taife kendinin doğru hareket ettiğine inanıyordu. Ashabın hepsi âdildirler. Allah-onlardan razı olsun. Harblerinde ve sâirede ise tevilcidirler. Bu te'vilcilik onlardan hiç birini adaletten çıkarmamıştır. Çünkü onlar müctahiddirler. İctihadi bir takım meselelerde ihtilâf etmişlerdir. Nitekim onlardan sonra gelen müctehidler de kan ve sâire meselelerinde ihtilâf etmişlerdir. Bundan, onlardan herhangi birinin eksik taraflı olması lâzım gelmez.

 

Bilmiş ol ki, bu harblerin sebebi, dâvaların şiddetle birbirine benzer olmasıdır. Bundan dolayı ashabın ictihadları muhtelif olmuş, kendileri üç kısma ayrılmışlardır.

 

Bir kısma göre ictihad sayesinde hakkın bu tarafda olduğu, muhalifinin âsi sayıldığı anlaşılmıştır. Bunların itikadına göre âsi ve bâği olan muhalifle harbetmek vâcibdir. Onlar da bunu yapmıştır...

 

İkinci kısım birincilerin tam aksinedir. Onlar da ictihad sayesinde hakkın karşı tarafda olduğunu anlamışlardır. Binâenaleyh o tarafa yardım etmek vâcibdir.

 

Üçüncü kısım hiç bir tarafı tercih edemeyip hayrette kalanlar ve ne hüküm vereceğini bilemeyenlerdir. Bunlar her iki fırkadan uzak kalmışlardır. Bu hareket onlar hakkında vâcibdir. Çünkü: Bir müslümanın ölümü hakettiği anlaşılmadıkça üzerine hücum etmek helâl değildir. Bunlar iki tarafdan birinin tercih edileceğini ve hakkın onunla olduğunu anlasalar yardımdan geri kalmaları caiz olmazdı. Binâenaleyh hepsi mazurdurlar, Allah kendilerinden razı olsun. Bundan dolayıdır ki, Ehl-i Hak ve icmâına itimad olunan ulemâ bu zevatın şahitliklerinin ve rivayetlerinin kabulüne, adaletlerinin kemâline ittifak etmişlerdir.

 

Hadis-i şerif Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimizin bu kadar tehlikeli bir anda bile sonsuz tevekkül sahibi olduğuna ve Hz. Ebû Bekr'in faziletine delildir.